Allah Baki olandır:
İNCİL: Yine diyor ki, “Ya Rab, başlangıçta, dünyanın temellerini sen attın. Gökler de Senin ellerinin yapıtıdır. Onlar yok olacak, ama Sen kalıcısın. Hepsi bir giysi gibi eskiyecek. Bir kaftan gibi düreceksin onları, bir giysi gibi değiştirilecekler. Ama Sen hep aynısın, yılların tükenmeyecek.“(İbranilere Mektup, 1:10-12)
KURAN: (Yer) Üzerindeki herşey yok olucudur; Celal ve ikram sahibi olan Rabbinin yüzü (Kendisi) Baki kalacaktır. (Rahman Suresi, 26-27)
Allah herşeyin Yaratıcısıdır:
İNCİL: Herşeyin kaynağı O’dur; herşey O’nun tarafından ve O’nun için var oldu. O’na sonsuza dek yücelik olsun! Amin. (Pavlus’tan Romalılara Mektup, 11:36)
KURAN: İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı’dır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.(En’am Suresi, 102)
Allah şekil ve suret verendir:
İNCİL: Gerçek şu ki, Allah bedenin her üyesini dilediği biçimde bedene yerleştirmiştir. (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 12:18)
KURAN: Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren O’dur. O’ndan başka İlah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir. (Al-i İmran Suresi, 6)
Allah dua edenin duasına icabet eder:
İNCİL: [Allah’tan] dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. (Matta, 7:7)
İNCİL: İmanla dua ederseniz, dilediğiniz herşeyi alırsınız. (Matta, 21:22)
KURAN: Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu Bana ibadet etmekten büyüklenen (müstekbir)ler; cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gireceklerdir. (Mü’min Suresi, 60)
KURAN: Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm.Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar. (Bakara Suresi, 186)
Allah’ın elçisine iman ve itaat eden Allah’a itaat etmiş olur:
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “… Beni kabul eden de beni Göndereni [Allah’ı] kabul etmiş olur.” (Matta, 10:40; Markos, 9:37)
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “… Beni reddeden de beni Göndereni [Allah’ı] reddetmiş olur.” (Luka, 10:16)
KURAN: Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)
KURAN: Kim Resûl’e itaat ederse, gerçekte Allah’a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)
Peygamber kendisinden konuşmaz, Allah’ın vahyini iletir:
İNCİL: İsa onlara, “Benim öğretim benim değil, beni Gönderenindir [Allah’ındır]” diye karşılık verdi. (Yuhanna, 7:16)
İNCİL: Bu nedenle İsa şöyle dedi: “… benim o olduğumu, kendiliğimden hiçbir şey yapmadığımı, ama tıpkı Allah’ın bana öğrettiği gibi konuştuğumu anlayacaksınız.” (Yuhanna, 8:28)
KURAN: O, hevadan (kendi istek, düşünce ve tutkularına göre) konuşmaz. O (söyledikleri), yalnızca vahyolunmakta olan bir vahiydir. (Necm Suresi, 3-4)
KURAN: “Size Rabbimin risaletini tebliğ ediyorum. (Ayrıca) Size öğüt veriyor ve sizin bilmediklerinizi ben Allah’tan biliyorum.” (Araf Suresi, 62)
Allah elçisine itaat edeni sever:
İNCİL: İsa ona şu karşılığı verdi: “Beni seven sözüme uyar, Allah’ım da onu sever… Beni sevmeyen, sözlerime uymaz. İşittiğiniz söz benim değil, beni gönderen Allah’ındır.” (Yuhanna, 14:23-24)
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “Kim buyruklarımı bilir ve yerine getirirse, işte beni seven odur. Beni seveni Allah’ım da sevecektir. Ben de onu seveceğim…” (Yuhanna, 14:21)
KURAN: De ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.” De ki: “Allah’a ve elçisine itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez. (Al-i İmran Suresi, 31-32)
Müminlerin zorluklarla imtihan olmaları:
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “… [Allah rızası için] bana olan bağlılığınızdan ötürü insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü [ahiretteki] ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşamış olan peygamberlere de böyle zulmettiler.” (Matta, 5:10-12)
İNCİL: … “Allah’ın Egemenliği’ne [cennete], birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerekir” diyorlardı. (Elçilerin İşleri, 14:22)
KURAN: Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü’minlerle; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır. (Bakara Suresi, 214)
Herkesin gücünün kaldırabileceği kadarıyla imtihan olması:
İNCİL: Herkesin karşılaştığı denemelerden başka denemelerle karşılaşmadınız. Allah güvenilirdir, gücünüzü aşan biçimde denenmenize izin vermez. Dayanabilmeniz için denemeyle birlikte çıkış yolunu da sağlayacaktır. (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 10:13)
KURAN: … Hiçbir nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah’ın ahdine vefa gösterin. İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. (Enam Suresi, 152)
KURAN: … Şahidliği Allah için dosdoğru yerine getirin. İşte bununla, Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilir. Kim Allah’tan korkup-sakınırsa, (Allah) ona bir çıkış yolu gösterir. (Talak Suresi, 2)
Allah için canını malını satmış olmak:
İNCİL: Kalabalık halk toplulukları İsa’yla birlikte yol alıyordu. İsa dönüp onlara şöyle dedi: “Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini, hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz.” (Luka, 14:25-26)
KURAN: De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah’tan, O’nun Resûlü’nden ve O’nun yolunda cehd etmekten daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.” (Tevbe Suresi, 24)
İmanın sağlam bir temel üzerine kurulması:
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “İşte bu sözlerimi duyup uygulayan herkes, evini kaya üzerine kuran akıllı adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, eve saldırır; ama ev yıkılmaz. Çünkü kaya üzerine kurulmuştur. Bu sözlerimi duyup da uygulamayan herkes, evini kum üzerine kuran budala adama benzer. Yağmur yağar, seller basar, yeller eser, evi sarsar. Ev yıkılır; yıkılışı da korkunç olur.” (Matta, 7:24-27)
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “Bana gelen ve sözlerimi duyup uygulayan kişinin kime benzediğini size anlatayım. Böyle bir kişi, evini yaparken toprağı kazan, derinlere inip temeli kaya üzerine atan adama benzer. Sel sularıyla kabaran ırmak o eve saldırsa da, onu sarsamaz. Çünkü ev sağlam yapılmıştır. Ama sözlerimi duyup da uygulamayan kişi, evini temel koymaksızın toprağın üzerine kuran adama benzer. Kabaran ırmak saldırınca ev hemen çöker. Evin yıkılışı da korkunç olur.” (Luka, 6:47-49)
KURAN: Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine Kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 109)
Allah yolunda hicret eden kişiye bereket verilmesi:
İNCİL: “Size doğrusunu söyleyeyim” dedi İsa, “[Allah rızası için] benim ve Müjde’nin [Allah’ın emirlerinin] uğruna evini, kardeşlerini, anne ya da babasını, çocuklarını ya da topraklarını bırakıp da şimdi, bu çağda çekeceği zulümlerle birlikte yüz kat daha fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa, toprağa ve gelecek çağda sonsuz yaşama kavuşmayacak hiç kimse yoktur. Ne var ki, birincilerin birçoğu sonuncu, sonuncuların birçoğu da birinci olacak.” (Markos, 10:29-31)
KURAN: Allah yolunda hicret eden, yeryüzünde barınacak çok yer de bulur, genişlik (ve bolluk) da. Allah’a ve Resûlü’ne hicret etmek üzere evinden çıkan, sonra kendisine ölüm gelen kişinin ecri şüphesiz Allah’a düşmüştür. Allah, bağışlayıcıdır, esirgeyicidir. (Nisa Suresi, 100)
İnfak ibadetini gösteriş konusu yapmamak:
İNCİL: Bu nedenle, birisine sadaka verirken bunu borazan çaldırarak ilan etmeyin. İkiyüzlüler, insanların övgüsünü kazanmak için… böyle yaparlar. (Matta, 6:2)
KURAN: Ey iman edenler, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulunan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar kazandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde edemez)ler. Allah, kafirler topluluğuna hidayet vermez. (Bakara Suresi, 264)
Mal yığıp biriktirmemek:
İNCİL: Yeryüzünde kendinize hazineler biriktirmeyin. Burada güve ve pas onları yiyip bitirir, hırsızlar da girip çalarlar. Bunun yerine kendinize gökte [ahiret için] hazineler biriktirin. Orada ne güve ne pas onları yiyip bitirir, ne de hırsızlar girip çalar. Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır. (Matta, 6:19-21)
KURAN: Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, ‘hutame’ye atılacaktır. (Hümeze Suresi, 2-4)
Müminler, kendileri ihtiyaç içinde olsalar da infak ederler:
İNCİL: İsa başını kaldırdı ve bağış toplanan yerde bağışlarını bırakan zenginleri gördü. Yoksul bir dul kadının oraya iki bakır para attığını görünce, “Size gerçeği söyleyeyim” dedi, “Bu yoksul dul kadın herkesten daha çok verdi. Çünkü bunların hepsi kutuya, zenginliklerinden artanı attılar. Bu kadın ise yoksulluğuna karşın, geçinmek için elinde ne varsa hepsini verdi.” (Luka, 21:1-4)
KURAN: Kendilerinden önce o yurdu (Medine’yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin ‘cimri ve bencil tutkularından’ korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)
İbadet ederken gösteriş yapmamak:
İNCİL: “Dua ettiğiniz zaman ikiyüzlüler gibi olmayın. Onlar, herkes kendilerini görsün diye… köşe başlarında dikilip dua etmekten zevk alırlar. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar karşılıklarını almışlardır. Ama siz dua edeceğiniz zaman iç odanıza çekilip kapıyı örtün ve gizlide olan Allah’a dua edin. Gizlilik içinde yapılanı gören Allah’ınız sizi ödüllendirecektir. (Matta, 6:5-6)
KURAN: Ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, onlar gösteriş yapmaktadırlar. (Maun Suresi, 6-7)
KURAN: Gerçek şu ki, münafıklar (sözde), Allah’ı aldatmaktadırlar. Oysa O, onları aldatandır. Namaza kalktıkları zaman, isteksizce kalkarlar. İnsanlara gösteriş yaparlar ve Allah’ı ancak çok az anarlar. (Nisa Suresi, 142)
Allah’a yaklaştıran kurban eti değil, takvadır:
İNCİL: … Hâlâ putperest alışkanlıklarının etkisinde kalan bazıları, yedikleri etin puta sunulduğunu düşünüyorlar. Vicdanları zayıf olduğu için lekeleniyor.Yiyecek bizi Allah’a yaklaştırmaz… (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 8:7-8)
KURAN: Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah’a ulaşmaz, ancak O’na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O’nun size hidayet vermesine karşılık Allah’ı tekbir etmeniz için. Güzellikte bulunanlara müjde ver. (Hac Suresi, 37)
Başkalarını uyarırken kişinin kendisini unutmaması:
İNCİL: Sen neden kardeşinin gözündeki çöpü görürsün de kendi gözündeki merteği fark etmezsin? Kendi gözünde mertek varken kardeşine nasıl, ‘İzin ver, gözündeki çöpü çıkarayım’ dersin? Seni ikiyüzlü! Önce kendi gözündeki merteği çıkar, o zaman kardeşinin gözündeki çöpü çıkarmak için daha iyi görürsün. (Matta, 7:3-5; Luka, 6:37-42)
İNCİL: Bundan sonra İsa halka ve öğrencilerine şöyle seslendi: “… Size söylediklerinin tümünü yapın ve yerine getirin, ama onların yaptıklarını yapmayın. Çünkü söyledikleri şeyleri kendileri yapmazlar.” (Matta, 23:1-3)
KURAN: Siz, insanlara iyiliği emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitabı okuyorsunuz. Yine de akıllanmayacak mısınız? (Bakara Suresi, 44)
İnkar edenlerin gözlerinin ve kulaklarının körelmesi:
İNCİL: Onlara benzetmelerle konuşmamın nedeni budur. Çünkü, ‘Gördükleri halde görmezler, duydukları halde duymaz ve anlamazlar.‘ “Böylece Yeşaya’nın peygamberlik sözü onlar için gerçekleşmiş oldu: ‘Duyacak duyacak, ama hiç anlamayacaksınız, bakacak bakacak, ama hiç görmeyeceksiniz! Çünkü bu halkın yüreği duygusuzlaştı, kulakları ağırlaştı. Gözlerini kapadılar. Öyle ki, gözleri görmesin, kulakları duymasın, yürekleri anlamasın ve Bana dönmesinler. Dönselerdi, onları iyileştirirdim.’ (Matta, 13:13-15)
İNCİL: Gözleriniz olduğu halde görmüyor musunuz? Kulaklarınız olduğu halde işitmiyor musunuz? (Markos, 8:18-19)
KURAN: Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
KURAN: Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Suresi, 7)
Kötülüğe iyilikle karşılık vermek:
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin.” (Luka, 6:27-28)
İNCİL: Kötülüğe kötülükle karşılık vermeyin. Herkesin gözünde iyi olanı yapmaya dikkat edin. Herkesle barış içinde yaşamak için elinizden geleni yapın. Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın. Sevgili kardeşler, kimseden öç almayın; bunu Allah’ın gazabına bırakın. Çünkü şöyle yazılmıştır: “Rab diyor ki, ‘Öç benimdir, ben karşılık vereceğim.’” Ama, “Düşmanın acıkmışsa doyur, susamışsa su ver. Bunu yapmakla onu utanca boğarsın.” Kötülüğe yenilme, kötülüğü iyilikle yen. (Pavlus’tan Romalılara Mektup, 12:17-21)
KURAN: İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost (un) oluvermiştir. (Fussilet Suresi, 34)
KURAN: İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler. (Kasas Suresi, 54)
Evlere girildiğinde selam vermek:
İNCİL: Hangi eve girerseniz, önce, ‘Bu eve esenlik olsun!’ deyin. Orada esenliksever biri varsa, dilediğiniz esenlik onun üzerinde kalacak; yoksa, size dönecektir. (Luka, 10:5-6)
KURAN: Ey iman edenler, evlerinizden başka evlere, yakınlık kurup (izin almadan) ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz. (Nur Suresi, 27)
Allah dilerse (İnşaAllah) demek:
İNCİL: Dinleyin şimdi, “Bugün ya da yarın filan kente gideceğiz, orada bir yıl kalıp ticaret yapacağız ve para kazanacağız” diyen sizler, yarın ne olacağını bilmiyorsunuz. Yaşamınız nedir ki? Kısa bir süre görünen ve sonra kaybolan bir buğu gibisiniz. Bunun yerine, “Rab dilerse yaşayacağız, şunu şunu yapacağız” demelisiniz. (Yakup’un Mektubu, 4. Bölüm, 13:15)
KURAN: Hiçbir şey hakkında: “Ben bunu yarın mutlaka yapacağım” deme. Ancak: “Allah dilerse” (inşaAllah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret ve de ki: “Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir.” (Kehf Suresi, 23-24)
Verilen ahde bağlı kalmak:
İNCİL: Yine atalarımıza, ‘Yalan yere ant içmeyeceksin, ama Rab’bin huzurunda içtiğin antları yerine getireceksin’ dendiğini duydunuz. (Matta, 5:33)
KURAN: Ahidleştiğiniz zaman, Allah’ın ahdini yerine getirin, pekiştirdikten sonra yeminleri bozmayın; çünkü Allah’ı üzerinize kefil kılmışsınızdır. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı bilir. (Nahl Suresi, 91)
İman edenlerin çekişip ayrılığa düşmemeleri:
İNCİL: Kardeşler… hepiniz uyum içinde olun, aranızda bölünmeler olmadan aynı düşünce ve görüşte birleşin… (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 1:10-11)
KURAN: Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Dinde kolaylık vardır:
İNCİL: [Hz. İsa (as):] “Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm. [Allah rızası için] boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir.” (Matta, 11:28-30)
KURAN: Kim iman eder ve salih amellerde bulunursa, onun için güzel bir karşılık vardır. Ona buyruğumuzdan kolay olanını söyleyeceğiz. (Kehf Suresi, 88)
KURAN: Allah adına gerektiği gibi mücadele edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim’in dini (nde olduğu gibi)… (Hac Suresi 78)
Dünya hayatının geçiciliği:
İNCİL: Dünyayı ve dünyaya ait şeyleri sevmeyin. Dünyayı sevenin Allah’a sevgisi yoktur. Çünkü dünyaya ait olan herşey, doğal benliğin tutkuları, gözün tutkuları ve maddi yaşamın verdiği gurur Allah’tan değil, dünyadandır. Dünya ve dünyasal tutkular geçer, ama Allah’ın isteğini yerine getiren sonsuza dek yaşar. (Yuhanna’nın 1. Mektubu, 2:15-17)
İNCİL: … Gurbeti andıran bu dünyadaki zamanınızı Allah korkusuyla geçirin. Biliyorsunuz ki, atalarınızdan kalma boş yaşayışınızdan altın ya da gümüş gibi geçici şeylerle [kurtulamazsınız]… (Petrus’un 1. Mektubu, 1:17-18)
KURAN: Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta’dan başkası değildir. (Rad Suresi, 26)
KURAN: (Onlar için) Dünyada geçici bir meta (vardır). Sonra dönüşleri Bizedir; sonra da inkara sapışları dolayısıyla onlara şiddetli azabı taddıracağız. (Yunus Suresi, 70)
Ahirette görüşün keskinleşmesi:
İNCİL: Şimdi herşeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman [ahirette] yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim… (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 13:12-13)
KURAN: “Andolsun, sen bundan gaflet içindeydin; işte Biz de senin üzerindeki örtüyü açıp-kaldırdık. Artık bugün görüş-gücün keskindir.” (Kaf Suresi, 22)
Cehennem ehlinin müminlerden su talep etmeleri:
İNCİL: Ölüler diyarında [cehennemde] ıstırap çeken zengin adam başını kaldırıp uzakta [cennette] İbrahim’i ve onun yanında Lazar’ı gördü. ‘Ey babamız İbrahim, acı bana!’ diye seslendi. ‘Lazar’ı gönder de parmağının ucunu suya batırıp dilimi serinletsin. Bu alevlerin içinde azap çekiyorum.’ (Luka, 16:23-24)
KURAN: Ateşin halkı cennet halkına seslenir: “Bize biraz sudan ya da Allah’ın size verdiği rızıktan aktarın.” Derler ki: “Doğrusu Allah, bunları inkar edenlere haram (yasak) kılmıştır.” (Araf Suresi, 50)
İnkarcıların ölüler konuşsa bile iman etmemeleri:
İNCİL: İbrahim ona, ‘Eğer Musa ile peygamberleri dinlemezlerse, ölüler arasından biri dirilse bile ikna olmazlar‘ dedi. (Luka, 16:31)
KURAN: Gerçek şu ki, Biz onlara melekler indirseydik, onlarla ölüler konuşsaydı ve herşeyi karşılarına toplasaydık, –Allah’ın dilediği dışında- yine onlar inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar. (Enam Suresi, 111)
İlk insandan yaratılış:
İNCİL: … Allah, bütün ulusları tek insandan türetti ve onları yeryüzünün dört bucağına yerleştirdi. (Elçilerin İşleri, 17:24-28)
KURAN: Ey insanlar sizi tek bir nefisten yaratan, ondan eşini yaratan ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip-yayan Rabbinizden korkup-sakının. Ve (yine) kendisiyle, birbirinizle dilekleştiğiniz Allah’tan ve akrabalık (bağlarını koparmak)tan sakının. Şüphesiz Allah, sizin üzerinizde gözeticidir. (Nisa Suresi, 1)
İbret alınması için geçmiş kavimlerden örnekler verilmesi:
İNCİL: Bu olaylar başkalarına ders olsun diye onların başına geldi; çağların sonuna ulaşmış olan bizleri uyarmak için yazıya geçirildi. (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 10:11)
KURAN: Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böylece aktarıyoruz. Gerçekten, sana Katımız’dan bir zikir verdik. (Enbiya Suresi, 99)
Allah Katında bir günün, bir yıl olması:
İNCİL: Sevgili kardeşlerim, şunu unutmayın ki, Rab’bin nazarında bir gün bin yıl, bin yıl bir gün gibidir. (Petrus’un 2. Mektubu, 3:8)
KURAN: Onlar senden, azabın çarçabuk getirilmesini istiyorlar; Allah, va’dine kesin olarak muhalefet etmez. Gerçekten, senin Rabbinin Katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir. (Hac Suresi, 47)
Üstünlüğün soya göre olmaması, soya önem vermemek:
İNCİL: Makedonya’ya giderken sana rica ettiğim gibi, Efes’te kal ve bazı kişilerin farklı öğretiler yaymamasını, masallarla ve sonu gelmeyen soyağaçlarıyla uğraşmamasını öğütle. Bu şeyler, imana dayanan İlahi düzene hizmet etmekten çok, tartışmalara yol açar. (Pavlus’tan Timoteos’a 1. Mektup, 1:3-4)
KURAN: Hani o inkar edenler, kendi kalplerinde, ‘öfkeli soy koruyuculuğu’nu (hamiyeti), cahiliyenin ‘öfkeli soy koruyuculuğunu’ kılıp-kışkırttıkları zaman, hemen Allah; elçisinin ve mü’minlerin üzerine ‘ (kalbi teskin eden) güven ve yatışma duygusunu’ indirdi ve onları “takva sözü” üzerinde ‘kararlılıkla ayakta tuttu.” Zaten onlar da, buna layık ve ehil idiler. Allah, herşeyi hakkıyla bilendir. (Fetih Suresi, 26)
Münafıkların dış görünüşlerinin aldatıcı olması:
İNCİL: “Vay halinize ey din bilginleri ve Ferisiler, ikiyüzlüler! Siz dıştan güzel görünen, ama içi ölü kemikleri ve her türlü pislikle dolu badanalı mezarlara benzersiniz. Dıştan insanlara doğru görünürsünüz, ama içte ikiyüzlülük ve kötülükle dolusunuz. (Matta, 23:27-28)
KURAN: Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar(sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar. (Münafikun Suresi, 4)
Münafıkların Allah yolunda mücadeleden kaçmak için ailelerini bahane etmeleri:
İNCİL: Bir başkası… “Senin ardından geleceğim ama, izin ver, önce evimdekilerle vedalaşayım.” İsa ona, “Sabanı tutup da geriye bakan, Allah’ın Egemenliği’ne [cennetine] layık değildir” dedi. (Luka, 9:61-62)
İNCİL: Başka bir öğrencisi İsa’ya, “Ya Rab, izin ver, önce gidip babamı gömeyim” dedi. İsa ona, “Ardımdan gel” dedi. “Bırak ölüleri, kendi ölülerini kendileri gömsün.” (Matta, 8:21-22)
KURAN: Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: “Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün.” Onlardan bir topluluk da: “Gerçekten evlerimiz açıktır” diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar (ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı. (Ahzab Suresi, 13)
Münafıkların kalplerinde olmayanı söylemeleri:
İNCİL: Ey ikiyüzlüler! Yeşaya’nın sizinle ilgili şu peygamberlik sözü ne kadar yerindedir: ‘Bu halk dudaklarıyla Beni sayar, ama yürekleri Benden uzak.Bana boşuna ibadet ederler. Çünkü öğrettikleri, sadece insan buyruklarıdır.’” (Matta, 15:7-9; Markos, 7: 6-7)
KURAN: Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: “Gelin, Allah’ın yolunda savaşın ya da savunma yapın” denildiğinde, “Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik” dediler. O gün onlar, imandan çok küfre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir. (Al-i İmran Suresi, 167)
KURAN: Ey peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla “İnandık” diyenlerle Yahudilerden küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır… (Maide Suresi, 41)
Allah’ın emirlerine karşılık atalarının dinini savunanlar:
İNCİL: … İsa’ya sordular: “Öğrencilerin neden ataların töresine aykırı davranıyor?…” İsa onları şöyle yanıtladı: “… Siz Allah’ın emrini bırakıp insanların töresini tutuyorsunuz.” İsa onlara ayrıca şunu söyledi: “İnsanların töresine uymak için Allah’ın emrini reddediyorsunuz.” (Markos, 7:5-9)
İNCİL: Bunun üzerine… İsa’ya gelip, “Öğrencilerin neden ataların töresini çiğniyor?” dediler… İsa onlara şu karşılığı verdi: “Ya siz, neden töreniz uğruna Allah’ın buyruğunu çiğniyorsunuz?” (Matta, 15:1-3)
KURAN: Ne zaman onlara: “Allah’ın indirdiklerine uyun” denilse, onlar: “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe) uyarız” derler. (Peki) Ya atalarının aklı bir şeye ermez ve doğru yolu da bulamamış idiyseler? (Bakara Suresi, 170)
KURAN: Onlar, ‘çirkin bir hayasızlık’ işlediklerinde: “Biz atalarımızı bunun üzerinde bulduk. Allah bunu bize emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, ‘çirkin hayasızlıkları’ emretmez. Bilmediğiniz bir şeyi Allah’a karşı mı söylüyorsunuz?” (Araf Suresi, 28)
İman edenler birbirlerinin ailesidir:
İNCİL: Birisi İsa’ya, “Bak, annenle kardeşlerin dışarıda duruyor, seninle görüşmek istiyorlar” dedi. İsa, kendisiyle konuşana, “Kimdir annem, kimdir kardeşlerim?” karşılığını verdi. Eliyle öğrencilerini göstererek, “İşte annem, işte kardeşlerim!” dedi. “Allah’ın isteğini kim yerine getirirse, kardeşim, kızkardeşim ve annem odur.” (Matta, 12:47-50)
KURAN: Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: “Rabbim, şüphesiz benim oğlum ailemdendir ve Senin va’din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin.” Dedi ki: “Ey Nuh, kesinlikle o senin ailenden değildir. Çünkü o, salih olmayan bir iş (yapmıştır). Öyleyse hakkında bilgin olmayan şeyi Benden isteme. Gerçekten Ben, cahillerden olmayasın diye sana öğüt veriyorum.” (Hud Suresi, 45-46)
İman edenler ve iyi toprağa ekilen tohum benzetmesi:
İNCİL: “Şimdi ekinciyle ilgili benzetmeyi siz dinleyin. Kim Allah’ın Egemenliğiyle [cennetle] ilgili sözü işitir de anlamazsa, kötü olan gelir, onun yüreğine ekileni söker götürür. Yol kenarına ekilen tohum işte budur. Kayalık yerlere ekilen ise işittiği sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadığı için ancak bir süre dayanan kişidir. Böyle biri Allah sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşer. Dikenler arasında ekilen de şudur: Sözü işitir, ama dünyasal kaygılar ve zenginliğin aldatıcılığı sözü boğar ve ürün vermesini engeller. İyi toprağa ekilen tohum ise, sözü işitip anlayan birine benzer. Böylesi elbette ürün verir, kimi yüz, kimi altmış, kimi de otuz kat.” (Matta, 13:18-23)
İNCİL: İsa sonra onlara, “Siz bu benzetmeyi anlamıyor musunuz?” dedi. “Öyleyse bütün benzetmeleri nasıl anlayacaksınız? Ekincinin ektiği, Allah sözüdür. Bazı insanlar sözün ekildiği yerde yol kenarına düşen tohumlara benzer. Bunlar sözü işitir işitmez, şeytan gelir, yüreklerine ekilen sözü alır götürür. Kayalık yerlere ekilenler ise, işittikleri sözü hemen sevinçle kabul eden, ama kök salamadıkları için ancak bir süre dayanan kişilerdir. Böyleleri Allah sözünden ötürü sıkıntı ya da zulme uğrayınca hemen sendeleyip düşerler. Yine bazıları dikenler arasında ekilen tohumlara benzerler. Bunlar sözü işitirler, ama dünyasal kaygılar, zenginliğin aldatıcılığı ve daha başka hevesler araya girip sözü boğar ve ürün vermesini engeller. İyi toprağa ekilenler ise, sözü işiten, onu benimseyen, kimi otuz, kimi altmış, kimi de yüz kat ürün veren kişilerdir.” (Markos, 4:13-20)
KURAN: Muhammed, Allah’ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah’tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat’taki vasıfları budur: İncil’deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va’detmiştir. (Fetih Suresi, 29)